Manhattan'nın kasvetli günlerinden, bizim de ilk günlerimiz, yalnızlığı çağrıştıran bir foto, arayacak bir numara olsa da arasam dedirten o zor günlerden, ''çayı demle arkadaşım ben geliyorum'' diyebilmek,
ya da ''köşede bekliyorum nerde kaldın'' diye sitemde bulunabilmek, ''kahve süzülüyor canım arkadaşım, kek şimdi fırından çıktı her taraf mis gibi tarçın portakal kokuyor'' demek, sokaklarda tanıdık bir yüz aramak... Evet tam anlamıyla yalnızlığı çağrıştıran bir foto bu benim için!... Çünkü yaşadığın topraklardan kalkıp gelmişşin, aileni, ülkeni, sevdiklerini kısaca herşeyini, hayatını bırakıp gelmişşin, bağlarını koparmışsın bir süreliğine... yepyeni bir hayat kurmaya, yeni maceralar yaşamaya, keşfetmeye, yeni dostluklar kurmaya...ama bu nasılda sancılı, nasılda acıtıyor yüreğini...
Anne ve eş olarak güçlü olmak zorundasın, moralini hep yüksek tutmalısınki aile üyelerine moral verebilesin... her şey farklı hemde çok farklı...bir süre sonra anladığım şudur ki... farklılık yanlış değil sadece FARKLI...
Bunu bana bir amerikali arkadaşım söylediğinde donup kaldım, nasılda doğru bir söz! Bizler (dışişleri personeli) tıpkı bol çiçekli capcanlı bir saksı çiçeğe benziyoruz, yerleşik düzendeki hayatımızda iken herşey yolunda herkes çok mutlu, köklerimizi salmışız, yerleşmişiz... normal ve rahat bir hayatımız var, kariyerlerimiz var çalışan arkadaşlarımız için! Bir saksı çiçeğe çok benziyoruz...
Ayrılma vakti geldiğinde yani çiçeği daha büyük bir saksıya alma zamanı geldiğinde tutup çıkardığımızda kökler zorlanıyor saksıdan çıkmamak için, acı çekiyor... tıpkı bizler gibi, yeni bir ülkeye yelken açmadan önceki halimiz... endişeli ve kaygılıyız, yeni saksımız yeni hayatımız demek, heyecan, üzüntü, korku verici! Saksıdan çıkardığımız çiçek önce korkuyor ''neler oluyor, nereye gidiyorum ben" diyor, daha büyük daha güzel bir saksıya gidiyor oysa!
Yeni saksı çok güzel, daha büyük, daha güzel rengi var ama boş... içine önce biraz toprak koyuyoruz, ön hazırlık bu... yeni bir ülkeye gitmeden araştırma yapmıyormuyuz biz?
Güzel ve büyük saksıya bir miktar toprak koyduk sıra geldi çiçeği yerleştirmeye... o da ne! çiçek çok küçük kaldı sağa sola çarpıyor, desteğe ihtiyacı var... sağına soluna toprak döküyoruz, destekleyip besliyoruz... geldikmi yabancı bir ülkeye, tanıdık hiç birşey yok!... belki o insanların dilini bile bilmiyoruz... Düzen kurmaya çalışmak! Bunu bizden daha iyi bilen varmıdır acaba? Hayata sıfırdan başlamak!... önemli olan sağlık deyip avunuyoruz. Şoklar yaşıyoruz, stresler yaşıyoruz, kültür şokları yaşıyoruz, herşeyin yoluna gireceğine dair umudumuzu yitirmemeye çalışıyoruz...
Büyük saksıya transfer ettiğimiz çiçeğe gelelim...etrafını toprakla dolduruyoruz! yani bir tutam o ülkenin kültüründen, edindiğin yeni arkadaşlarından, yeni yaşam tarzından, yediğin farklı yiyeceklerden, gezdiğin yeni yerlerden, alışmakta olduğun yaşadığın şehirden ekliyosun! ve en son suyunu veriyosun o güzel ve büyük saksıya, canlansın daha da büyüsün diye! Zaman zaman gözyaşlarımız olmuyor mu, çocuklarımızın yeni okullara alışma sorunlarına, yeni arkadaş sorunlarına dayanamayıp dökmüyormuyuz göz yaşı... ama bunlar bizi daha da güçlü kılmıyor mu? Yine kök salmaya başlıyoruz, büyük saksıya uyum sağlamışız zaman içerisinde! artık herşey yoluna girmeye başlar, en önemlisi çocuklar hayattan keyif almaya başlar :) Çok şükür deyip hayatın keyfini çıkarmaya başlamışken o da ne!... geri dönmek zamanı gelip çatmış!!!
Yine gelelim bizim saksı çiçeğe... eski ve küçük olan saksıyı atmamıştık ya, işte ona tekrar transfer olma vakti geldi çattı :(
Eve dönme zamanı ne de çabuk gelmiş, ne çabuk geçmis dört sene deriz her seferinde! ama bu yaşadığımız dört sene içerisinde ne de çok şey yaşadık, acısıyla tatlısıyla koca dört sene... Ömürden dört sene daha geçmiş oldu der dururuz hep! yine yeni bir kültür daha öğrendik, yaşadık... Arkadaşlarımız oldu, kimi dostumuz oldu kimi renk kattı hayatımıza... öpüşüp sarılarak ağlayarak ayrılırız onlardan :(
Küçük saksıya transfer olma vakti geldi... yine köklerinden tutup çıkarma vakti...
Bu sefer daha küçük bir saksı... içine sığdırmaya çalışırız, değil mi?
Eve dönme vakti... ama bir sorun var sanki! Sığmaz o küçük saksıya, kökleri büyümüş ya sığmaz işte! zorlamak lazım, bastırmak lazım çünkü yoktur başka çare, ona sığmak lazım!
Dönersin eve herşeyi bıraktığın gibi bulmaca hayali ile... ama birşeyler değişmiş sanki... ne sen uyarsın o saksıya ne o saksı uyar sana!!!! anlam veremezsin neler oluyor, hiç birşey eskisi gibi degil! :(
Söyledim ben size, bir saksı çiçek ile çok benziyoruz diye!
Hayatlarımız ne olursa olsun saksı çiçeğimize iyi bakalım, sulayalım, güneşini verelim derim ben... hayat çok kısa... stres, hüzün, huzursuzluk, keyifsizlik, endişe, korku, üzüntü, yalnızlık, depresyon gibi hoş olmayan durumlarla geçemeyecek kadar kısa hayat... amaç gidilen her ülkeden keyif alabilmek... Çünkü zaman çok kısıtlı :)
Hayat her şeye rağmen güzelmiş!
|
7 yorum:
Ne de güzel yazmışsın Leylacım.. Ellerine yüreğine sağlık
uff ki ufff leylam...cok guzel dile getirmissin...heleki ilk senelerde iyi guzel idare ediyorduk...ama simdi birakacagimiz saksida biraz ozumuzdeki koklerimizden birakip esas saksimiza donecegiz
Cocuklarin ne hissettiklerine ne yasadiklarina hic girmemisim...bence buda apayri bir yazi konusu olur.Bazen sorguluyorum,biz cocuklara bunlari yasatmak zorundamiyiz,negatifleri pozitifleri cokca...bir garip cocuklar oluyorlar onlarda kendileri gibi gezen cocuklarla daha iyi anlasiyorlar...velhasil zor hayatlar yasiyoruz hemde cok zor!!!
aaa anca zorlugunu sen ben anlariz arkadasim ama disaridan bakildiginda aaa ne guzel bir hayatiniz var diyorlar...ama iste cok zor...
Saksı o kadar guzelkı, buyuk, rengarenk renkler,ıyı kalıte seramık...dısardan cok cazıp ama ıcerde bır sorun var! ancak saksıya gırmıs olanlar anlar, dısardakıler beyhude!
çok etkileyici bir yazı olmuş arkadaşım. ne kadar içten yazmışsın.dönüş ne zaman hayırlısıyla.
Hatice'cim kismetse bu agustos sonu donuyoruz,yapalim bir program inan cok ozledim seni:)
Yorum Gönder